8 Mart Dünya Kadınlar Gününü Kutladık

Belediye Başkanı Ali Rıza SELMANPAKOĞLU’NUN

Dünya Kadınlar Günü Etkinliğinde Yaptığı Konuşma.

TÜRKİYEDE KADIN OLMAK ZOR

        Bir 8 Mart Dünya kadınlar gününü hüzünlü fakat umutlu olarak her yıl olduğu gibi anıyoruz. Bu günlere nasıl gelindi,  kadınlarımıza karşı saygımızın ve eşitlik anlayışının neresindeyiz. Neden çağdaş ülkeler gibi yol alamıyoruz? Sorularını kendimize sormalıyız.

8 Mart 1908 günü ABD”nin Newyork  şehrinde Cotton Tekstil Fabrikasında kadın işçiler greve gitti. Patron grevci kadınları fabrikaya kilitledi. Grevin yayılmasını önlemek istedi. Fabrikada yangın cıktı kaçamayan 129 kadın işçi yanarak can verdi.

1977 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 8 Mart”ı Dünya Kadınlar Günü olarak ilan etti.

Türkiye”de kadınların haklarını elde etmeleri Atatürk”le birlikte başlamıştır. Avrupa da bir çok ülkede kadının seçme ve seçilme hakkı yokken 1930 yılında Türkiye de kadınlar mahalli idareler seçimlerinde oy kullandı. 1934 yılında millet vekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını elde etmiş olarak seçimlere katıldı ve 18 millet vekili ile meclise girdi. Kadın yasalar önünde ve sosyal hayatta erkekle eşit hale getirildi.

1923 yılında Atatürk ” Erkeklerini yetiştiren toplumlar gölge veren ağaç yetiştirir, kadınlarını yetiştiren toplumlar ise hem gölge veren hemde meyve veren ağacı yetiştirir ” diyordu. Cumhuriyetin temel niteliklerini oluştururken eşitlikçiliğe ve adalete önem verdi.

Demokrasinin olmazsa olmazı laikliktir. Laiklik aklın özgürleşmesini insanların eşitliğini ve adaleti ön görür. Cumhuriyetle getirilen kadın erkek eşitliği anlayışı günümüzde ne ölçüde yol aldı, hangi engellerle karşılaştı ne kadarını aşabildi. Bu konuda karnemizin zayıflarla dolu olduğu ortadadır.

Yurdumuzda kadınların haklarını kazanması önündeki en büyük engel, kadın haklarını gasp eden ve haksız konumundan ödün vermeyen çağdaş aydınlanmadan nasibini almamış buyrukçu olan erkekler değimlidir. Ya onlara boyun eğen edilgen kadınlara ne demeli.

2014 yılında ülkemizdeki erkek egemem anlayışını yansıtan İnsan Hakları Derneği raporuna göre:

intihar eden ve öldürülen kadın  335 kişi ,

İntihar eden 39 kişi,

Tacize tecavüze uğrayan 776 kişi

Yılmaz Özdil”in Sözcüdeki köşe yazısında kadın heykellerine yapılan saldırılardan şu örnekler ise ibret vericidir.

  • Antalya film festivali sembolü olan Venüs heykeli yakıldı.
  • Gaziantep Üniversitesinde sergilenen göğsü açık kadın heykeli tahrip edildi.
  • Muğla Milas’da bulunan çıplak kadın heykelinin kafası kırıldı.
  • İzmir Sevgi Parkında kadın heykelinin kolları ve bacakları parçalandı.
  • Edirne”ye Türk Kadınlar Birliğinin yaptırdığı “özgür kadın”  isimli heykel halatla çekilerek kaidesinden kopartıldı.
  • Ordu”daki kadın heykellerine spreyle “edep yahu” yazıldı.
  • Bursa”da uluslar arası heykel sempozyumu kapsamında yaptırılan “Gerçek Aşk” isimli kadın heykelinin kolları ve bacakları kırıldı.
  • Ankara”da Yüksel caddesinin simgesi olan kadın heykeli kayboldu.
  • İstanbul” da kadın figürü “Ak Deniz” heykelinin kolu koparıldı gövdesi tahrip edildi.

Görülüyor ki insanlıktan nasibi almamış olan zavallılar kadın heykellerine bile tahammül edemiyorlar.

Türkiye”de kadın olmak zordur, zorunda ötesindedir. Kadın hakları, kadının çoğu kez çaresizliğini çığlığını duymazlıktan gelen egemen erkeklerin bencillikten arınıp cehaletten kurtulmasına kalmıştır şöyle ki;

-Kadının anne, eş, kız kardeş olduğunun ayırdında olmayan insan kılıklı şiddet uygulayıcısı maganda erkekler oldukça:

-Kadını aşağılayan, hor gören, hakaret etmeyi kendisinde hak olarak bulan sözde erkekler cehalet bataklığında debelendikçe;

– Dini alet ederek kendince yorumlayıp kadının namusunu kendi

Çıkarcı bencil nefsinde gören erkekler taassup çölünde cennet aradıkça;

-Kadına karşı öfkeyle yatan, hakaret ve hiddetle kalkan şiddet uygulayan hastalıklı kafalar uykudan uyanmadıkça;

-Tecavüz etmeyi beynine yerleştirip, bu eğilimini kontrol edemeyen orman kanunu uygulayan iki ayaklı ayılar oldukça;

-Kadını eve kapatıp, erkekle aynı iş yerinde çalışmasına, ekonomik bağımsızlığını kazanmasına karşı çıkan erkekler ayrık otu gibi çoğalıp ısırgan otu gibi kadına yapıştıkça;

-Atatürk aydınlanmacılığının Türkiye Cumhuriyetinin gelişip çağdaş uluslar seviyesine çıkmasının kadınları dışlayarak gerçekleşmeyeceğini anlayamayan aklı tutulmuş bilimden ve adaletten nasibini alamayan egemenler oldukça kadının işi zor.

Bu ve buna benzer engeller kuşkusuz aşılmaz değil. Erkeklerden ve sorumlulardan beklentiler, tanısı konulmuş hastalığın tedavisinden geçmektedir.

13”cü yüzyılda Hacı Bektaş Veli anlayana şu dörtlükle seslenmişti.

“Erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilinde

Hakkın yarattığı her şey yerli yerinde

Bizim nazarımızda kadın- erkek farkı yok

Noksanlık eksiklik senin görüşlerinde”

Kadın artık hastalıklı kafalara karşı özgürce karşı koymalı, tıpkı Özgecan gibi. Bu konuda sembol olan Özgecan”ın trajedik acıları vicdanlarda yer almalı ki başka Özgecan “ları kaybetmeyelim, bir daha o günleri yaşamayan Türkiye”ye kavuşalım.

Saygılarımla. 08.03.2015                                                   Ali Rıza SELMANPAKOĞLU

DSC_1000(1)(2)(3)(4)(5)(6)(7)(8)(9)(10)

PROGRAM

YER      : Hacı Bektaş Veli Kültür Merkezi

TARİH  : 08/03/2015

SAAT    : 13.00

*Saygı Duruşu ve İstiklal Marşının Okunması

*Günün anlam ve önemini belirten konuşmalar.

*Müzik dinletisi

*İkram (Lokma dağıtımı)